Tanrının mahiyetine dair kapsayıcı iddiası olan her yorum yetersiz kalmaya mahkumdur. Hiçbir yorumun tanrının tam bir tanımını içerme imkanı yoktur. Çünkü parça, bütünü idrak edemez ki, ifşa edebilsin.
Tanrının mahiyetine dair yetersiz tanımlardan biri de Vahdet-i Vücut yorumudur. Var olan her şeyde tanrıdan bir iz/eser görebilirsiniz. Ancak, var olan her şeyde tanrıyı gördüğünüzü iddia ederseniz; O’nu meta/tüketilebilir kılarsınız.
Sufizmin tanrı anlayışında İbn Arabî yerine Mevlana’nın yaklaşımı çok daha makul, tutarlı ve benim Kuran’dan öğrendiğim Allah’ı çok daha iyi tanımlıyor. Ve en önemlisi, tanımlarken son olarak şunu da ekliyor: Bu tanım da noksandır!
Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin Mesnevi isimli eserinden “Fil Hikayesi”
Hintliler karanlık bir ahıra bir fil getirip halka göstermek istediler.Hayvanı görmek için o kapkaranlık yere bir hayli adam toplandı. Fakat ahır o kadar karanlıktı ki gözle görmenin imkanı yoktu. O göz gözü görmeyecek kadar karanlık yerde file ellerini sürmeye başladılar.
Birinin eline kulağı geçti, “ Fil bir oluğa benzer” dedi.
Başka birinin eline ayağı geçmişti, dedi ki: “Fil bir direğe benzer.”
Bir başkası da sırtını ellemişti. “Fil bir taht gibidir” dedi.
Herkes neresini elledi, nasıl sandıysa fili ona göre anlatmaya koyuldu. Onların sözleri, görüşleri yüzünden birbirine aykırı oldu. Birisi dal dedi, öbürü elif. Herkesin elinde bir mum olsaydı sözlerindeki aykırılık kalmazdı.
Duygu gözü ancak avuca, ancak köpüğe benzer, avuç bütün fili birden elleyemez ki! Denizi gören göz başka, köpüğü gören göz başka. Köpüğü bırak da denizin gözüyle bak sen. Köpükler, gece gündüz denizden meydana gelir, onları deniz harekete getirir. Fakat sen ne şaşılacak şey, köpüğü görüyorsun da denizi görmüyorsun.
Biz, gemilere benziyoruz. Aydın denizin içindeyiz de gözlerimiz görmüyor, birbirimize çarpıp duruyoruz. Ey ten gemisine binmiş, uykuya dalmış adam, denizi gördün ama asıl denizin denizine bak. Denizin de bir denizi var, onu sürüp duruyor. Ruhun da bir ruhu var. onu istediği tarafa çeker çevirir.
Güneş bütün varlık ekinini suladığı vakit Musa neredeydi, İsa nerede? Allah bu yaya kiriş taktığı zaman Adem neredeydi. Havva nerede? Bu söz de noksandır, bu sözün de bir neticesi yoktur. Noksan olmayan söz o tarafa, hakikat alemine ait olan sözdür.