Şaban Ali Düzgün’ün Sosyal Teoloji isimli eseri; Allah, insan ve bu iki varlığın ortak eylem süreci olan tarih (toplumsal süreç) arasındaki ilişkiyi Kuran-ı Kerim merkezli olarak kavramsallaştırma denemesi.
Kitaptan altını çizdiğim bazı satırlar:
- Sosyal Teoloji ile kaynağını tespit etmeye çalıştığım insan, ne Tanrı’nın mutlak sıfatlarını kendi gücü için bir tehlike görüp Tanrı’yı yok sayan bir ateist ya da deist; ne de kendini tümüyle Tanrı’nın iradesine terk edip, ‘ben’ olmanın getirdiği tüm sorumlulukları Tanrı’ya havale eden sorumsuz ve kaderci bir varlıktır.
- Tanrı kavramıyla ilgili problem, metafiziksel ve kozmolojik düalizmden kaynaklanmaktadır. Böyle bir düalizmden hareket edildiğinde, hakikatin “dünyevi” ve “semavi” şeklinde parçalandığına şahit oluruz. Başka bir ifadeyle “tecrübe edebileceğimiz/kontrolümüz altında olan” ve “tecrübe edemediğimiz/bilgimize doğrudan açık olmayan” şeklinde düalist bir epistemoloji anlayışına ulaşıldı. Yine buna bağlı olarak, algılayamadığımız dünya, tecrübe ettiğimizden daha anlamlı kabul edildi, çünkü orası, bizzat Tanrı’nın evreni idare ettiği ve insanın sonunda döneceği esas yurdu olarak görülüyordu. Bilinmeyene, bilinene karşıt olmak üzere, daha büyük bir değer atfediliyordu. Bu da insanların yaşadıkları şu anı ve tarihi, dolayısıyla bunların öznesi durumundaki insanı anlamsızlığa indirgeyen düalist varlık ve bilgi anlayışını dayatıyordu.
- İnsanın yaratıcılığı, Tanrı’nın yaratıcılığına bir sınırlama getirmediği gibi, bir rekabet de oluşturmaz. İnsanın yaratıcılık kudreti, onu yaratan kudretin kendini ifşa etmesinden başka nedir ki!
- Bilmenin inanmaya karşıt olarak konumlandırılmasıyla Tanrı sadece imanın konusu haline getirildi.
- Tanrı’nın ölümünden bahseden insanların bazı durumlarda haklı olduklarını gözlemliyoruz.