"Enter"a basıp içeriğe geçin

Otobiyografi

1979’da İstanbul’da doğdum. İlkokul çağlarından itibaren kitap okumayı, yeni bilgiler edinmeyi hep sevdim. Okumaya müezzin babamın kütüphanesindeki kitapları karıştırmakla başladım. Çocuk edebiyatı dışında ilk okuduğum kitaplar arasında; Diyanet Vakfı’nın her sene bir cildi yayınlanan İslam Ansiklopedisi’ni, Gazâlî’nin İhyâ-u Ulûm’id-Dîn adlı eserini, İmam Rabbani hakkında yazılmış kitapları, Ömer Nasuhi Bilmen’in ilmihalini ve köydeki dede evinde rastladığım, Hindistanlı Kuran ve İncil hafızı Ahmed Deedat’ın yazdığı, Edip Yüksel’in çevirisini yaptığı, Kuran En Büyük Mucize isimli eseri hatırlıyorum.

Bazı akşamlar babam televizyonu kapatarak okuduklarımı yüksek sesle okumamı ister, okuduklarımı herkes dinlerdi. Bu sayede okumamı bir nevi ödüllendirmiş, teşvik etmiş olur ve bu durum gururumu okşardı. Kuran okumayı ise ilkokula başlamadan önce öğrenmiştim.

5 yaşında başladığım ilkokul eğitimimi 1989’da, 10 yaşında başladığım hafızlığı 1993’te 13 yaşında tamamladım. Ortaokulu dışarıdan sınavlarla geçtim. 1995-1998 yılları arasında Fatih’te İstanbul İmam Hatip Lisesi’nde okudum. Dördüncü sene, üniversite sınavında okul puanımın düşük olmaması gayesiyle Açıköğretim Lisesi’ne geçiş yaptım ve buradan 1999’da mezun oldum.

Lisede daha çok edebiyat öğretmenlerimle yakınlık kurdum. İlk seneki öğretmenimin yönlendirmesiyle edebiyata merak saldım. Bana Reşat Nuri Güntekin, Peyami Safa ve iki isim daha önermişti. Önce Reşat Nuri Güntekin’i denedim. Daha sonra Peyami Safa’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu okudum. Sonra Fatih-Harbiye ve Türk İnkılabına Bakışlar ile devam edip Peyami Safa’nın neredeyse tüm eserlerini ve hatta 1950’li yıllarda gazetelerde yazdığı makalelerini dahi kütüphaneden temin edip okumuştum. Bu sayede kütüphane alışkanlığım gelişti. Lisede okurken hafta içi okuldan her çıkışımda ve hafta sonlarında kütüphaneye gidiyor, kütüphane kapanana kadar orada merak ettiğim konular hakkında araştırmalar yapıyordum.

Peyami Safa okumalarım nedeniyle siyasete, tarihe, dine ve daha birçok alana ilgim artmıştı. Onu okuduğum her an bilgisizliğimin daha çok farkına varıyordum. Artık roman kesmiyor, hep bilgi edinmeye dönük okumalar yapıyordum. Peyami Safa okumalarım nedeniyle artan ilgi ve merakla 1800’lü yıllardan günümüze dek modernleşme çabaları ekseninde siyasi tarih okumaları da yapmış oldum. Siyasi tarih yazımında objektif tutumlara nadiren rastlanıldığını, objektif tutumun önemini, bir konu hakkında bilgi edinmek için farklı görüşleri karşılaştırmalı olarak okumanın önemini o dönemde keşfettim.

1996-1997 seneleriydi sanırım. Okumayı çok sevdiğimi, din, politika gibi konularda fikirlerimin olduğunu gören ve hafız olduğumu öğrenen yeni edebiyat öğretmenimin tavsiyesiyle Ercüment Özkan’ın İnanmak ve Yaşamak isimli kitabını okudum. Bu kitabın etkisiyle ilk defa kendi isteğimle beş vakit namaz kılmaya başladım ve inanç konusunda daha bilinçli hareket etmem gerektiğinin bilincine vardım. Hafızlık eğitimim sırasında ve diğer zamanlarda bilinçli bir tercih olarak hiç namaz kılmadım desem yeridir. Kuran kurslarında namaz kılmak zorunludur. Ben de bu zorunluluk sebebiyle namaz kılıyordum.

Ercüment Özkan’ın kitabında dile getirdiği hususlarla ilk defa karşılaşmıştım. Yazarın düşüncelerine son derece hak vermiştim. Hemen sonrasında “Peygamberimize izafe edilen ve adına hadis denilen sözlerin Kuran süzgecinden geçirilip onaylandığı takdirde doğru kabul edilebileceğine” karar verdim. Bundan sonra dine sonradan katılmış ve hurafe olarak adlandırılan meselelerle ilgili birçok okuma yaptım. Bu okumalar sırasında tanıdığım birçok yeni isim arasında en çok İranlı Sosyolog Ali Şeriati’den etkilendim. Bu etki nedeniyle Sosyoloji alanında akademik kariyer hedefiyle üniversiteye girmek istedim.

Sakarya Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde okuyarak 2003 yılında buradan mezun oldum. Lise çağlarından bugüne zaman zaman bilgisayar donanım-yazılımları ve web yayıncılığı konularıyla ilgilendim, halen amatör olarak bu ilgim devam ediyor.

Üniversite döneminde yaklaşık altı aylık bir dönem boyunca Müslümanlığı reddederek ateizmi benimsedim. Bu durumu aileme de açıkladım. Önemli bir olumsuz tepki almadım, belki de ciddiye alınmadım. Şimdi o günleri düşündüğümde ailemin bu duruma abartılı olumsuz bir tepki vermemesini takdire şayan buluyorum.

Belki garip gelecek ama ateist (tanrıtanımaz) düşünceden vazgeçiş hikayemin başlangıcı Nietzsche’dir. Böyle Buyurdu Zerdüşt isimli eserinde gördüm ki Nietzsche, Tanrı’dan çok Hıristiyanlığın hurafelerle dolu, akıl ve mantıktan yoksun olmasına isyan ediyordu. Bir süre sonra yine Müslümanlığa dönüş yapsam da felsefi planda agnostik(bilinemezci) bir düşünceye sahip oldum. 2014 yılına kadar agnostik bir Müslüman olarak din ile ilgili okumalara ve araştırmalara ara verdim. Bu araştırmaların önünde sonunda varabileceği yerin agnostisizm olacağına inandım. Sorular derinleştikçe her defasında bilinemez bir alana ulaşıldığını ve bu alanda tıkanıldığını, bu soruların cevabının verilemediğini, verilemeyeceğini düşündüm.

2014 yılı Ramazan ayında Edip Yüksel’in birkaç videosuna denk geldim. Edip Yüksel ismine daha önce de rastlamıştım. Ama Kuran dışındaki tüm dini kaynakları reddetmesi sebebiyle düşünceleri saçma geldiğinden üzerinde pek durmamıştım. Yeniden rastladığım Edip Yüksel’in görüşleri, açıklamaları bu defa çok makul gelmişti. Videolarda izlediğim ve uç fikir olarak tanımlanabilecek görüşleri hakkında araştırma yaptım ve bazı önemli konularda haklı olduğu kanaatine vardım. Yazdığı makaleleri, mealini ve diğer kitaplarını okumaya başladım. Her konuda açıklamalarını makul bulmasam da, Kuran çevirisini beğenmesem de birçok konuda ve genel yaklaşım itibariyle düşüncelerini kendime yakın buldum. Bundan sonra yine din ile ilgili okumalarımı yoğunlaştırdım.

Uzun zamandır kafama takılan ama hep ertelediğim birçok mesele vardı. Hepsini detaylı bir şekilde ele almaya karar verdim. Dinler tarihi, mezhepler tarihi, mitoloji, hadislerin toplanması süreci gibi konularda detaylı bilgiler edindim. Edindiğim bilgileri paylaşmak amacıyla resuloji.com web sitesini yayınlamaya başladım. Bu konularda okumalar yapmam 2014 tarihinde başlamıyor. Yıllardır din, sosyoloji ve felsefeye dair okumalar yapmaktayım. Ancak 2014 sonrasında bu okumalarımı daha sistemli ve derinleştirerek yapmaya başladığım söylenebilir. Bugün daha çok Şaban Ali Düzgün’ün yaklaşımına yakın bir çizgideyim.

Sitedeki yazıları yazan kişiyi tanımak isteyenler olacaktır. Otobiyografimi bu düşünceyle paylaşmak istedim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.