"Enter"a basıp içeriğe geçin

Laiklik, Demokrasi ve Zoka

Tarihe yoğunlaşmayan bir idrak, içinde bulunduğu zamanı genellikle mükemmel, bazen de en sefil bir konumda görür. Bu bilinçsiz idrakin bu yetersiz bilgiyle vardığı sonuç da genellikle “kıyamet vakti”nin ya da “tarihin sonu”nun geldiği düşüncesidir. Çünkü içinde bulunulan dönem, artık ilerlemenin geldiği son noktadır; daha ilerisi düşünülemez. Bu düşüncenin altında gizli bir narsist bozukluk da mevcuttur. Zira bu dönemi mükemmel sayan da, sefil sayan da aslında kendisinin son nesilden olduğunu, dolayısıyla diğer nesillerden farklı/özel olduğunu varsayar. Tarih bilincine sahip olmayan, ondan yeterince ibret almamış idraklerin, onu sömürmek isteyenlerce ne kadar elverişli olduklarını tahmin edebilirsiniz. Buna örnek olarak günümüz baskın paradigmasının tutumunu ve biz ezilen halkların durumunu ele alalım. Bakalım baskın olan neden baskın, ezilen neden ezik?

Günümüz egemen Batı paradigması, sahip olduğu modern kültürün üzerinde yükseldiği temel kavramların uygulamalarını (laiklik, demokrasi vs.), insanlık tarihinin ulaştığı ideal/evrensel bir aşamanın sonuçları olarak pazarlıyor. Yani “Batı laikliği, demokrasisi vs. mükemmeldir, barbar milletlere de bunlar uygulanmalıdır.” Uygulamanın nasıl yerleştirileceği ise önemsizdir: Kanlı mı, kansız mı?

Peki, Batı haksız mı? Laiklik, demokrasi vs. Batının 18. yüzyılda ürettiği değerler değil mi? Ayrıca, bugün bunların alternatifi olabilecek başka uygulamalar var mı?

Laiklik ve demokrasi kavramları, 18. yüzyıl Aydınlanması ile birden bire ortaya çıkan kavramlar değil. Bunların tarihçesi en az 2500 yıl öncesine dayanır. Ama 2500 yıl önceki uygulamaları ile bugünkü uygulamalar arasında çok önemli farklar vardır. Örneğin Eski Yunan’da uygulanan demokratik yönetimde kadınlar oy verme hakkına sahip değildi. Çünkü 2500 yıl önceki toplumsal koşullar ile bugünkü toplumsal koşullar aynı değil. Bu nedenle uygulamada da farklılıklar olmuş. Dolayısıyla 18. yüzyıl yorumu olan bugünkü laiklik ve demokrasi tanımları da yarın-bir gün mutlaka değişecektir. Bu kaçınılmaz bir toplumsal gerçektir. Yukarıdaki Eski Yunan örneği kafaları karıştırmasın. İslam tarihinde de Şura uygulaması olduğunu hatırlayalım. Eski Yunan’ı örnek vermemin sebebi, aynı toplumun aynı kavram etrafında, farklı tarihsel dönemlerde nasıl farklı uygulamalara gidebileceğini göstermekti. Aynı kavram etrafında farklı toplumların farklı tarihsel dönemlerde ne tür uygulamalara gidebileceğini ise yine tarih bize göstermektedir, bundan sonra da gösterecektir.

Şimdi; biz bu tarihsel gerçekleri görmezden gelerek 18. yüzyıl laiklik/demokrasi uygulamasını evrensel bir tanım olarak ele alır ve bu uygulamaların bizim toplumumuza uygun olmadığını söylersek ortaya cehaletin karmaşası çıkar. Avrupa’nın bugünkü uygulaması, demokrasi ve laikliğin tek tanımının ve uygulama imkanının bu olduğunu göstermez. Bu kavramlar ayrı, Avrupa’nın bu kavramlar temelinde uyguladığı demokrasi ve laiklik sistemleri ayrıdır. Her kavram, her toplum tarafından farklı bir şekilde anlaşılır ve farklı bir şekilde uygulanır. Örneğin, Fransa’daki laiklik uygulamasında başörtüsü bazı alanlarda yasaklanırken, ABD’deki laiklik uygulamasında, aynı alanlarda başörtüsü yasaklanmayabiliyor. Türkiye’de ise Diyanet isimli kurum üzerinden din kültürü şekillendiriliyor. Dolayısıyla her toplum laiklik kavramının kapsamını farklı anlayıp farklı uygulayacaktır, uygulamaktadır da.

Demokrasi, laiklik, şura vs. gibi sistemler evrensel sistemler değildir. Bu bağlamda evrensel olan sadece haktır. Bütün bu sistemlerle amaçlanan da, haksızlıkların giderilmesidir. Dolayısıyla maksadın hasıl olması için bu kavramlar toplumsal ortam ve koşullara göre şekillenecektir.

Sonuç itibariyle; biz bugün laiklik/demokrasi kavramlarını ele alırken bunları Batının bir değeri olarak görürsek, Batı paradigmasının kendi tarihsel laiklik/demokrasi uygulamasını evrensel laiklik/demokrasi uygulaması olarak pazarlama stratejisine alet olmuş, zokayı yutmuş oluruz.

Zokayı yutmamak için laikliğe ve demokrasiye karşı olduklarını iddia edenler, asıl zokayı yutanlardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.