Duyuru

Daralt
Henüz duyuru yok.

Neml Sûresi, 19. Ayet

Daralt
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Tümünü Temizle
Yeni Mesajlar

  • Neml Sûresi, 19. Ayet

    فَتَبَسَّمَ ضَاحِكاً مِنْ قَوْلِهَا وَقَالَ رَبِّ اَوْزِعْن۪ٓي اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلٰى وَالِدَيَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحاً تَرْضٰيهُ وَاَدْخِلْن۪ي بِرَحْمَتِكَ ف۪ي عِبَادِكَ الصَّالِح۪ينَ​

  • #2
    Fetebesseme dâhiken min kavlihâ vekâle rabbi evzi’nî en eşkura ni’meteke-lletî en’amte ‘aleyye ve’alâ vâlideyye veen a’mele sâlihan terdâhu veedḣilnî birahmetike fî ‘ibâdike-ssâlihîn(e)

    Yorum


    • #3
      “‘Onun bu sözünden dolayı Süleyman neşeyle gülümsedi ve ‘Ey Rabbim!’ dedi, ‘Gerek bana gerekse anne babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya beni muvaffak kıl. Rahmetinle beni iyi kullarının arasına kat!’”

      Onun bu sözünden dolayı Süleyman neşeyle gülümsedi. Bazıları şöyle demişlerdir: “Tebesseme dâhiken” (فَتَبَسَّمَ ضَاحِكًا) Süleyman karıncanın sözünü anladığı için Allah’ı teşbih ve O’na hamd etti. Peygamberlerin tebessümü teşbihtir. Tebessümün sevinç olması da mümkündür. Zira tebessüm insanın içine doğan sevinç sebebiyle olur. “Tebesseme dâhiken” (فَتَبَسَّمَ ضَاحِكًا) Allah’ın kendisine lütfetmiş olduğu büyük nimetler ve hükümdarlık sebebiyle sevindi, demektir. Görmez misin o Rabb’inden, ihsan ettiği nimetlere karşı şükredebilmesi için kendisine ilhamda bulunmasını istiyor. ‘Ey Rabbim!’ dedi. Gerek bana gerekse anne babama verdiğin nimete şükretmeyi ve hoşnut olacağın iyi işler yapmayı bana ilham et! Rabb’inden, nimetlerine şükredebilmesi için ilham ve onun içinde olan lütfunu istedi. Eğer ilham, bazılarının iddia ettiği gibi “i‘lâm”, yani bildirme olsaydı o takdirde Süleyman’ın onu istemesi söz konusu olmazdı, çünkü o, nimetlerine karşı şükretmesinin gereğini biliyordu. Aynı şekilde herkes bilir ki nimetin sahibine karşı teşekkür etmek kişiye bir borçtur. Bu da gösteriyor ki onun şükür için ilham istemesi, kendisine verildiğinde şükredeceği bir lütfün kendisine bahşedilmesidir ki o da Allah’ın kendisini muvaffak kılmasıdır (tevfîk); bazılarının dediği gibi bildirme değildir.

      “Ve ‘alâ vâlideyye” (وَعَلَىٰ وَالِدَيَّ) kelâm-ı celîli, kişinin ana babasına ihsanda bulunulan nimetlere de şükretmesinin gerekliliğini gösterir. Süleyman aynı zamanda Allah’tan kendisinin hoşnut olacağı işi yapmaya muvaffak kılmasını da istemiştir: Ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya beni muvaffak kıl.

      Rahmetinle beni iyi kullarının arasına kat! Sözü edilenlerin zümresine katması şeklindeki bu talebinin, Yûsuf’un şu talebi gibi olması mümkündür: “Müslüman olarak canımı al ve beni iyi kulların arasına kat!”. Yûsuf, Rabb’inden müslüman olarak ölmesini ve salihlere katılmasını istemişti. Buna göre Süleyman’ın duası da aynen Yûsuf’un duası gibi olmaktadır. Bu âyette, kurtuluşun ve cennete girmenin yapılan amel sayesinde değil ancak ve ancak Allah’ın rahmetiyle olacağına dair delil vardır. Nitekim o, Rabb’inden razı olacağı amel-i salihe muvaffak kılmasını istedikten sonra şöyle demiştir: Beni rahmetinle kat!

      “Evzi‘nî” (أَوْزِعْنِي) kelimesi bana ilham et, beni gayrete getir demektir. “Îzâ‘” (الْإِيزَاعُ) ilhamdır. “Vez‘” (الْوَزْعُ) men ve sevk demektir. İbn Kuteybe şöyle dedi: el-îzâ‘ unun aslını bir şeye kışkırtma, harekete geçirme, gayrete getirme oluşturur. “Evza‘tühû bi kezâ” (أَوْزَعْتُهُ بِكَذَا) onu kışkırttım, gayrete getirdim demektir. “Hüve mûze‘un bi kezâ” (هُوَ مُوزَعٌ بِكَذَا) (gayrete getirilmiş) ve “mûle‘un bi kezâ” yani düşkündür, şeklinde kullanılır.

      Yorum

      İşleniyor...
      X