وَمَنْ يُسْلِمْ وَجْهَهُٓ اِلَى اللّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰىۜ وَاِلَى اللّٰهِ عَاقِبَةُ الْاُمُورِ
Duyuru
Daralt
Henüz duyuru yok.
Lokman Sûresi, 22. Ayet
Daralt
X
-
"'Her kim kendini iyiliğe adayarak özünü Allah'a teslim ederse sağlam kulpa yapışmış demektir. İşlerin sonu Allah'a varır."
Her kim özünü Allah’a teslim ederse. Âyette geçen yüzünü anlamındaki sözünün “kendini” mânasına gelmesi mümkündür. O, sanki şöyle buyurmuştur: Her kim kendini Allah’a teslim ederse ve bunda başkasını ortak ve hak sahibi kılmazsa. Kendini iyiliğe adayarak. Kendine yönelik işlerde. Yani kendi canını sadece Allah’a kullukta ve O’nun emirlerini yerine getirmeye harcayarak. Eğer böyle davranırsa sağlam kulpa yapışmış demektir. Yani kulpların en sağlamına yapışmış ve sağlamlaştırmış demektir. Cenâb-ı Hak bu durumu başka bir âyet-i kerîmede bildirmiştir: “Hiç kopmayan”. Yani hiç kopmayan, kesilmeyen ve yok olmayan bir kulpa yapışmıştır. Çünkü bu, hevâ ile değil, kesin delillerle sabit olmuştur. Dolayısıyla kesin delillerle sabit olan her şey, ebediyen sübut bulmuş, kesintiye uğraması ve yok olması mümkün olmayan şeydir. Hevâ ile sabit olan şey ise hevânın ortadan kalkması sebebiyle yok olur ve hemen kesintiye uğrar. Özünü Allah’a teslim ederse ilâhı beyanının şu mânaya gelmesi de mümkündür: Yani işini Allah’a teslim ederse. Buradaki yüz onun işinden kinâyedir. Yani işini Allah’a havale eder. Veya bu ifade, onun kendisinden kinâyedir. Bunun yorumu ilk başta belirttiğimizdir. Tevil ehli şöyle demektedir: Her kim özünü Allah’a teslim ederse. Yani dinini Allah’a ait kılarsa. Yani dinini Allah’a has kılarsa. Tıpkı “herkesin yüzünü ona doğru çevirdiği bir yönü vardır” İlâhî beyanı gibi. Yani her din ve mezhep müntesibinin. En doğrusunu Allah bilir.
Kendini iyiliğe adayarak. Bu beyan farklı yorumlara açıktır. Bunlardan biri belirtmiş olduğumuz şu yorumdur: Kendine iyilik ederek. Yani O, kendi canını sadece kendisine emredileni yerine getirmek için kullanmaktadır ki bu da Allah’a kulluktur. O, canını yok olmaya götürecek tehlikelere atmaz. Veya o, insanlara iyilik yapmak üzere kendisini iyiliğe adamıştır. Veya “muhsin” kelimesi “yoksa iman edip de dünya ve âhiret için yararlı işler yapan kimseye zulümden ve hakkının çiğnenmesinden korku yoktur” meâlindeki âyetteki iman etmesi gibidir: “Ahsene”, yani bildi. Bu, bilerek iş yapan kimse demektir. Her kim özünü Allah’a teslim ederse, yani mümin olarak, dünya ve âhiret için yararlı iyi işler yapan kimseye gelince, o sağlam bir kulpa yapışmıştır. Mukâtil şöyle demektedir: Her kim özünü Allah’a teslim ederse. Yani dinini Allah’a has kılarsa. Kendini iyiliğe adayarak. Amelinde. Sağlam kulpa yapışmış demektir.
Sağlam kulpa yapışmış demektir. Belirttiğimiz üzere o, kulpların en sağlamına yapışmış demektir. Çünkü bu, hevâ ve arzularla değil, kesin delillerle sübut bulmuştur. En doğrusunu Allah bilir.
İşlerin sonu Allah’a varır. Bu beyanın farklı yorumlara gelmesi muhtemeldir. Bunlardan biri şudur: İşlerin neticesinin düzenlenmesi ve takdiri, insanlara değil, Allah’a aittir. İkincisi şudur: Düzenleme ve takdir yetkisi kiminse işlerin sonu da ona varır. Bu beyana ilişkin bir diğer yorum şudur: Cenâb-ı Hak, işlerin sonunun kendisine varışını, gidişin ve dönüşün O’na oluşunu, O’nun huzuruna çıkışı ve ebedî hayata varışı özel olarak bildirmiştir. Her ne kadar bütün vakitlerde bu durumlar Allah’a dönükse de O, bunları özel olarak âhiret için belirtmiştir. Çünkü belirttiğimiz gibi bu âlemin yaratılış gayesi ikinci âlem; bu dünyanın yaratılış amacı âhirettir. Zira onunla bu hayat hikmet ve gerçek olmaktadır. Dolayısıyla Cenâb-ı Hak bu durumları kendine ait kılmış ve kendi zatına nispet etmiştir. Yine bu beyan şöyle de yorumlanabilir: Cenâb-ı Hak bunu, o günde tartışma olmasın diye bildirmiştir. Zira bu dünyada tartışılmış, bu sebeple Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur: Bugün hükümranlık kimindir? Elbette tek ve mutlak hükümran olan Allah’ındır!
Yorum
Yorum