Duyuru

Daralt
Henüz duyuru yok.

Lokman Sûresi, 12. Ayet

Daralt
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Tümünü Temizle
Yeni Mesajlar

  • Lokman Sûresi, 12. Ayet

    وَلَقَدْ اٰتَيْنَا لُقْمٰنَ الْحِكْمَةَ اَنِ اشْكُرْ لِلّٰهِۜ وَمَنْ يَشْكُرْ فَاِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ حَم۪يدٌ​

  • #2
    Velekad âteynâ lukmâne-lhikmete eni-şkur li(A)llâh(i)(s) vemen yeşkur fe-innemâ yeşkuru linefsih(i)(s) vemen kefera fe-inna(A)llâhe ġaniyyun hamîd(un)

    Yorum


    • #3
      “Andolsun ki vaktiyle Lokman’a şu hikmeti vermiştik: Allah'a şükret, O'na şükreden kendi iyiliği için şükretmiş olur; nankörlük eden de bilmelidir ki Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, O her türlü övgüye lâyıktır."

      Lokman’a Hikmetin Verilmesi ve Onun Oğluna Nasihatleri

      Andolsun ki vaktiyle Lokman’a hikmeti vermiştik. Bazıları şöyle demiştir: Hikmet, nübüvvet olmaksızın söz ve fiilde doğru hareket etmektir. Bazıları şöyle demiştir: Ona anlayış ve akıl verdi. Denildi ki: Din konusunda anlayış ve derin bir kavrayış. Denildi ki: İlim. Allah, sanki şöyle buyuruyor: Ona önceki kitaplara ilişkin ilim ve anlama kabiliyeti verdik. Derinlemesine kavrayış (fıkıh), bir şeyi, başkasına işaret eden benzeri aracılığıyla bilmektir. Veya şahit aracılığıyla gaib olanı bilmektir. Veya zâhir olan aracılığıyla gizli ve bâtın olanı bilmektir. Buna benzer tanımlar yapılmıştır. Filozoflar şöyle der: Hikmet, amelle birlikte bilgidir. Hakim, kendisinde bilgi ve amelin birlikte bulunduğu kimsedir. İşte bu durumda kişi hakîm olarak nitelenir.

      Allah’a şükret. O, sanki şöyle buyurmuştur: Andolsun ki Lokman’a hikmeti verdik -ki hikmet yukarıda belirtmiş olduğumuz anlamlara gelmektedir- ve ona dedik ki: Allah’ın sana verdiği hikmet ve diğer nimetleri hususunda O’na şükret. Bu durum, kişinin elde ettiği hikmette Allah’ın bir yaratmasının etkili olduğunu göstermektedir. Zira eğer bunda Allah’ın bir etkisi bulunmasaydı verdik sözünün bir mânası kalmazdı. Zira hikmet kulun fiilidir ve kesbi sonucu meydana gelir. Görmez misin ki Cenâb-ı Hak şükretmesini emretmektedir. Eğer O’nun, bunda bir yaratması ve etkisi bulunmadığı bir fiil için kendisine şükredilmesini emretmesi uygun değildir. Bu, övülme konumunda olur. Nitekim Cenâb-ı Hak yapmadığıyla övülmekten hoşlanan kimseyi şu İlâhî beyanda yermiştir: Yapmadıklarıyla övülmekten hoşlananlar... Dolayısıyla O’nun yapmadığı ve etkisinin bulunmadığı bir fiilden dolayı övülmesini ve kendisine şükredilmesini emretmiş olması mümkün değildir. Bu durum, bu fiilde O’nun bir etkisinin bulunduğunu göstermektedir. Yine bu durum, Mutezile’nin “insan fiillerinde Allah’ın bir etkisinin bulunmadığına” ilişkin görüşünü reddetmektedir. En doğrusunu Allah bilir.

      O’na şükreden kendi iyiliği için şükretmiş olur. Bu, kullarına emrettiği ve nehyettiği fiillerde ve onları imtihan ettiği konularda, Cenâb-ı Hakk’ın onları kendi yararları ve ihtiyaçlarından ötürü imtihan ettiğini, onlara emir verip yasaklar koyduğunu göstermektedir. Yoksa kendi zatına yönelik bir yarar veya ihtiyaçtan dolayı değildir. Nitekim O, şöyle buyurmuştur: O’na şükreden kendi iyiliği için şükretmiş olur. Öyle ki O, bu nimeti onun için tamamlasın ve devam ettirsin. Dolayısıyla bu kişi, şükretmekle kendine yarar sağlamaktadır. Kim nankörlük ederse nankörlüğünün zararı Allah’a değil, kendisine ilişir. Cenâb-ı Hakk’ın şöyle buyurduğunu görmez misin? Nankörlük eden de bilmelidir ki Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, O her türlü övgüye lâyıktır. Yani kulun şükretmesine ve övgüsüne ihtiyacı yoktur. Kullarından hiçbiri O na övgüde bulunmazsa da O, övgüye lâyıktır. Çünkü kendisine övgüde ve şükürde bulunulmasa da O, zatından dolayı hiç kimseye ihtiyaç duymaz, yaptıkları ve kullarına nimetleriyle övgüye lâyıktır. Hiç kimsenin şükrü ve övgüsü O’na yarar sağlamaz. Yine hiç kimsenin nankörlüğü, şükretmemesi ve övgüde bulunmaması O’na zarar vermez. Bütün güç ve kudret Allah sayesindedir.​

      Yorum

      İşleniyor...
      X