Duyuru

Daralt
Henüz duyuru yok.

Kasas Sûresi, 57. Ayet

Daralt
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Tümünü Temizle
Yeni Mesajlar

  • Kasas Sûresi, 57. Ayet

    وَقَالُٓوا اِنْ نَتَّبِـعِ الْهُدٰى مَعَكَ نُتَخَطَّفْ مِنْ اَرْضِنَاۜ اَوَلَمْ نُمَكِّنْ لَهُمْ حَرَماً اٰمِناً يُجْبٰٓى اِلَيْهِ ثَمَرَاتُ كُلِّ شَيْءٍ رِزْقاً مِنْ لَدُنَّا وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ​

  • #2
    Ve kâlû in nettebi’i-lhudâ me’ake nuteḣattaf min ardinâ(c) eve lem numekkin lehum haramen âminen yucbâ ileyhi śemerâtu kulli şey-in rizkan min ledunnâ velâkinne ekśerahum lâ ya’lemûn(e)

    Yorum


    • #3
      "Seninle beraber doğru yolu izlersek yurdumuzdan sökülüp atılırız diyorlar. Peki, biz onları dokunulmaz, güvenli, katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin orada toplandığı bir yere yerleştirmedik mi? Fakat çoğu bunun şuurunda değildir."

      Seninle beraber doğru yolu izlersek yurdumuzdan sökülüp atılırız diyorlar. Seninle beraber doğru yolu izlersek sözleri onların, Resûlullah'ın getirdiği ve onları davet ettiği vahiylerin doğru yolun kendisi olduğunu bildiklerini göstermektedir. Nitekim seninle beraber doğru yolu izlersek demişlerdir. Yurdumuzdan sökülüp atılırız. Bu sözleri iki şekilde anlaşılabilir. Biri şudur: Yani din konusunda uzak diyarların ahalisine muhalefet edersek açlıktan helåk olur ve yok oluruz. Çünkü erzakları ve gıda ihtiyaçları uzak diyarlardan getiriliyor ve oralardan geçim sağlanıyordu. Bu sebeple şöyle dediler: "Seninle beraber doğru yolu izleyip din konusunda onlara, yani uzak diyar ahalisine muhalefet edersek erzakımızı keserler, biz de açlıktan helâk olur ve ölürüz. Bu durum yurtlarından sökülüp atılmalarıdır. İkinci yorum da şudur: Bu sözleri, din konusunda uzak diyar ahalisine muhalefet edip doğru yola uydukları takdirde savaşma, esir edilme veya öldürülme korkusuyla demişlerdir, yani esir edilme ve öldürülme korkusuyla.

      Cenâb-ı Hak iki şekilde onlara cevap vererek ve göstermiş oldukları sebepleri reddederek şöyle buyurmuştur: Peki, biz onları dokunulmaz, güvenli, katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin orada toplandığı bir yere yerleştirmedik mi? En doğrusunu Allah bilir ya, şöyle buyurmaktadır: Onları dokunulmaz yerde (harem) güvenli kıldık, çeşitli ürünlerden kendilerine sağlanan gıda ise söz konusu kimselerin dinine uydukları için değil, bir lütuf sonucudur. Görülmez mi ki dinlerine uydukları halde onlar çevrelerindeki insanları yurtlarından söküp atmaktadırlar. Nitekim başka bir âyet-i kerîmede Allah Teâlâ meâlen şöyle buyurmuştur: "Görmezler mi ki, çevrelerindeki insanlar durmadan yerinden koparılıp götürülürken biz (Mekke'yi) güvenli, dokunulmaz belde yapmışızdır!" Onların dinlerine uydukları halde yurtlarından sökülüp atıldıklarını bildirmiştir. Bu durum Cenâb-ı Hakk'ın haremi (Mekke'yi), dinlerine uydukları için değil, lütfuyla kendileri için güvenli ve gıdalarının sağlandığı bir yer kıldığını göstermektedir; tâ ki harem ehli, oradan çıkanlar ve oraya giren kimseler haremde bir tehlikeyle karşılaşmasınlar. Bu, onların dinlerine uydukları için değil, Allah'ın lütfuyla olduğunun bilinmesi içindir.

      İkincisi de şudur: Orada Allah'tan başka putlara taptıkları halde Cenâb-ı Hak onların rızıklarını kesmemiş ve onları güven içinde tutmuştur. Bu bakımdan Allah'a ibadet etmeleri ve O'ndan başkasına tapmamaları durumunda onlara böyle davranması, kendilerine rızıklarının verilmesi ve oranın kendileri için güvenli kılınması daha uygundur.

      Her şeyin ürünlerinin orada toplandığı bir yere. Müfessirler şöyle demiştir: Her şeyin ürünleri. Yani her cins ve türden ürünlerin toplandığı bir yer. Bu hususta açık olan şudur ki her şeyin en yücesi ve en yararlısının toplandığı bir yer olmasıdır, bu da onun meyvesidir. Çünkü her şeyin meyvesi en yüce ve en yararlı olanıdır. "Bir şeyin ürünü şudur", "bu sözün ürünü şöyledir" gibi sözler denilir. Yani "şu husustan faydalanılan şey" demektir. En doğrusunu Allah bilir.

      Fakat çoğu bunun şuurunda değildir. Yani çoğu onlara uzak diyarlardan getirilen ve orada toplanan ürün ve gıdaların söz konusu kimselerin dinlerine uydukları için değil, Allah'ın lütfu sayesinde olduğunu bilmez. Aynı şekilde kendilerinin güven içerisinde olmalarının sebebi de dinlerine uymaları değil, Allah'ın lütfu sayesinde olduğunu bilmezler. En doğrusunu Allah bilir.

      Ebû Avsece şöyle demiştir: Yurdumuzdan sökülüp atılırız. Yani oradan alınırız. "Yucbâ" (يجبى) fiili "cibâye" (الجباية) kökünden türemiştir ve "toplanır" anlamına gelir. "Cebeytü, ecbî, cibâyeten ve cebyen (جبيت، أجبى، جباية وجبيا) ve yine "ecbâ, yücbâ (اجبى، يجبى) diye kullanılır. Bu kullanımıyla kelime, "hâze, yehûzu" (حاز، يحوز) yani elde etme anlamına gelir.​

      Yorum

      İşleniyor...
      X