وَحَرَّمْنَا عَلَيْهِ الْمَرَاضِعَ مِنْ قَبْلُ فَقَالَتْ هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰٓى اَهْلِ بَيْتٍ يَكْفُلُونَهُ لَكُمْ وَهُمْ لَهُ نَاصِحُونَ
Duyuru
Daralt
Henüz duyuru yok.
Kasas Sûresi, 12. Ayet
Daralt
X
-
"Biz önceden onun, başka sütanneleri kabul etmesini engellemiştik. Bunun üzerine ablası, 'Sizin adınıza onun bakımını üstlenecek, üzerine titreyecek bir aile bulayım mı?' dedi."
Biz önceden onun, başka sütanneleri kabul etmesini engellemiştik. Buradaki haram kılmak, engellemek ve yasaklamak demek olup zıddı serbest bırakmaktır. Zıddı helâl kılma olan tahrîm değildir. Bu Allah Teâlâdan bir lütuf, ikram ve bir rahmettir. Nitekim çocukken Mûsa'nın kadınlardan süt emmesini engellemiştir. Halbuki onun emsallerinin hevesi, süt emmede herhangi bir seçicilik olmaksızın her sütten ve her emzirenden emmekti. Onun kendisinin, tüm kadınların sütünü emmekten kaçınması, Allah'ın ona bahşettiği bir lütuf olduğuna işaret etmektedir, tâ ki bu tür davranıştan uzaklaşsın. Buna göre azmi ve rağbeti inkâra yönelik olan kâfire verdiği takdirde iman edip hidâyete erecek bir lütfun, Allah'ın katında bulunması mümkündür. Ancak onun azim ve rağbetinin inkâra yönelik olduğunu ve onu tercih ettiğini bildiğinden hidâyetini engellemiş ve ona vermemiştir.
Kisâî şöyle demiştir: Emzirdiği sürece kadına "murdi' (مرضع) denir. Sütten kestiği vakit murdia (مرضعة) diye nitelenir, evet hamile olduğu sürece o "murdıa"dır, yani ilerde emzirecektir.
Hz. Mûsẩnın öz annesinden süt emmesi kıssası, Mûtezile'nin şu örnekteki anlayışlarını geçersiz kılmaktadır. Onlara göre Allah her kâfire, sayesinde iman edeceği ve mümin olacağı bir imkân vermiştir. Öyle ki imanını gerçekleştirmek için vermediği hiçbir şey kalmamış, fakat o inanmamıştır. İşte bu durum, yani Cenâb-ı Hakk'ın Hz. Mûsaya lütfettiği nimeti şayet kâfire de verseydi kâfir iman ederdi demeleri Mûtezile'nin anlayışını iptal etmektedir.
Burada bir lütuf daha mevcuttur: Gerek Firavun gerekse Kıptîler yeni doğan erkek çocuklarını öldürüyorlardı, tâ ki Firavun'un ve krallığının yok olmasına sebep olacak kişi, Firavun'un eliyle ortadan kalkmış olsun. Ama Allah Teâlâ lütfu ve merhametiyle onun sevgisini Firavun'un ve ailesinin kalbine yerleştirdi, öyle ki Mûsâ onların en sevdiği insan oldu, kendileri de ona karşı en şefkatli ve en merhametli kimseler haline geldi, nitekim onun ölmesinden korktular, daha önce ölümünü ve yok olmasını isterlerken şimdi onun için sütanne aramaya başladılar. Bu, ona yönelik Allahın bir lütuf ve merhametiydi. "Sana kendimden bir sevgi verdim" meâlindeki ilâhî beyan bunun ifadesidir. Her türlü lütuf ve nimetin elde edilmesi Allah sayesinde mümkündür.
Sizin adınıza onun bakımını üstlenecek bir aile bulayım mı? dedi. Yani bunu onun yolunu takip eden ve izinden yürüyen kız kardeşi dedi. Saray mensuplarına yönelik bu ifade Mûsâ'nın annesine ilişkin bir işaret konumundaydı. Onların, bunu sezmemeleri için böyle davrandı. Nitekim size bir aile bulayım mı demiş, "sütü olup onu emzirecek bir kadın bulayım mı" dememiştir. Belki böyle söylemiş olsaydı onun annesi olduğunu düşünebilirlerdi. Fakat evlatları ölmüş, sütü bulunan bir aile olduğunu düşünmeleri için onlara bir aileyi işaret etti. Sizin adınıza onun bakımını üstlenecek. Yani onu kabul edecek ve kendi içlerine katacak.
Üzerine titreyecek sözü iki ihtimale açıktır. Yani Firavuna iyi davranacak, ona ihanet etmeyecek veya ikinci bir ihtimal olarak, Mûsaya iyi davranacak.
Yorum
Yorum