اِقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانْشَقَّ الْقَمَرُ
Duyuru
Daralt
Henüz duyuru yok.
Kamer Sûresi, 1. Ayet
Daralt
X
-
"Vakit yaklaştı ve ay yarıldı.”
Ayın Yarılması
Bazıları bu âyete şöyle mâna verdi: Kıyâmetin vakti yaklaştı, ayın yarılma vakti de yaklaştı. Burada takdim tehir bulunduğu da söylenmiştir: Vakit yaklaştı, “Onlar bir mûcize görseler hemen yüz çevirirler”, hatta ayın yarıldığını görseler bile... Bu iki yoruma göre ayın yarılması henüz olmadı, daha sonra, gelecekte kıyâmet koparken olacak demektir. Bu, Ebû Bekir el-Esamm’ın görüşüdür. O, Ay yarıldı cümlesine, kıyâmet koparken ay yarılacak anlamını verdi. Çünkü eğer Resûlullah (s.a.) döneminde ay yarılmış olsaydı, herkes bilir, kimseye gizli kalmazdı. Eğer insanlar onu görmüş olsalardı, bunun tevatürle nakledilmesi gerekirdi. Çünkü bu, hayrete şayan bir durumdur, insan da hayrete şayan olan olayları konuşup yaymaya meyilli tabiatta yaratılmıştır. Müfessirlerin geneline göre ise ayın yarılması gerçekleşmiştir ve bu olay Resûlullah’ın (s.a.) mûcizelerinden biridir. Abdullah b. Mesûd’un (r.a.) şöyle dediği rivayet edilmiştir: Resûlullah (s.a.) ile beraber Minada idik, birden ayın yarıldığını gördük, bir parçası dağın arkasına geçmişti. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.) “Şahit olun, şahit olun!” buyurdu. İbn Mesûd’un (r.a.) dışında, Allah hepsinden razı olsun Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbâs, Enes b. Mâlik, Huzeyfe, Cübeyr b. Mut’ım gibi sahâbe-i kirâmdan bir cemaatın da ayın yarıldığını gördükleri rivayet edilir. Ebu Bekir el-Esamm’ın, şayet ay yarılmış olsaydı herkes görürdü, kimseye gizli kalmazdı, sözüne şöyle cevap verilir. Görüldü ve birden çok sahâbî de gördüklerini söyledikleri rivayet edildi. Bu konudaki hadis de hâsdan âmma dönüşerek tevatür derecesine ulaşmış, bu mesele müslümanlar arasında yayılmış, o kadar ki bu hadisi duymayan çok az kişi kalmıştır. Kitabın zahiri de bunu söylemektedir. Ancak kitabın söylemediği sözü korumakta tekellüf gösterilir, lafzın hakikati ile amel etmek ise vaciptir. Bazıları şöyle dedi: Allah Teâlânın bir çeşit idare ve yönetimle ve kendisinden gelen bir lütuf olarak çevre halkının onu görmesini bulutlarla engellemiş olması yahut bazı işlerle onları meşgul ederek görmekten alıkoyması mümkündür. Cenâb-ı Hak, çevredeki bazı karıştırıcıların onu kendisinin yaptığını iddia etmemesi ve Hz. Peygamberin peygamberlik davasının yalana dayandığını ileri sürmemesi için böyle yapmış olabilir. Allah Teâlânın onu, mûcizeyi açıkça söyleyecek kişiler hariç çevre halkından gizlemiş olması da muhtemeldir, nitekim kâfirler onu gizlemişler, ashâb-ı kiram ise görmüşler ve nakletmişlerdir. En doğrusunu Allah bilir.
Vakit yaklaştı, Allah Teâlâ burada sanki şunu söylemektedir: İnsanların cezalandırılacağı gün yahut herkesin ortaya çıkacağı gün veyahut herkesin hesaba çekileceği gün olan kıyamet yaklaştı. Şöyle bir soru sorulursa: Hz. Peygamberin orta parmakla işaret parmağını göstererek “Ben ve kıyamet şöyle (beraber) gönderildim” buyurduğu rivayet edilmedi mi? Resûlullah (s.a.) vefat etti, ama kıyâmet kopmadı.
Buna şöyle cevap verilir: Muhtemelen Hz. Peygamberin maksadı, nübüvvet ve risâletin kendisiyle mühürlendiğini, getirdiği hükümlerin ve şeriatin kıyamete kadar baki olduğunu göstermekti. Onun şeriatının kıyamete kadar bakı kalması, kendisinin bakı kalması gibidir. Dolayısıyla sanki şunu söylemiştir: Benim şeriatim ve kıyamet, şöyle beraberdir. Şöyle bir yorum da yapılabilir: Nübüvvet ve risâlet Hz. Peygamber’le mühürlenince, onun peygamber olarak gönderilmesi kıyamet için bir alâmet ve işaret olur. Nitekim Allah Teâlâ meâlen şöyle buyurmuştur; "Bilin ki, o kıyâmete ait bir bilgidir. Sakın ondan şüphe etmeyin. Bu da az önceki Hz. Peygamber’in kıyamet için bir alâmet ve işaret olarak gönderildiği yorumunu teyit etmektedir. En doğrusunu Allah bilir.
Yorum
Yorum