Duyuru

Daralt
Henüz duyuru yok.

Ankebût Sûresi, 53. Ayet

Daralt
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Tümünü Temizle
Yeni Mesajlar

  • Ankebût Sûresi, 53. Ayet

    وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِۜ وَلَوْلَٓا اَجَلٌ مُسَمًّى لَجَٓاءَهُمُ الْعَذَابُۜ وَلَيَأْتِيَنَّهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ​

  • #2
    Veyesta’cilûneke bil’ażâb(i)(c) velevlâ ecelun musemmen lecâehumu-l’ażâbu veleye/tiyennehum baġteten vehum lâ yeş’urûn(e)

    Yorum


    • #3
      ''Onlar senden, azabı çabuklaştırmanı istiyorlar. Eğer önceden belirlenmiş bir vade olmasaydı elbette azap tepelerine inmişti. Ama onlar farkında olmadan o ansızın kendilerine gelecektir.”

      Onlar senden, azabı çabuklaştırmanı istiyorlar. Onların azabın çabuklaştırılmasını istemeleri ve mûcize talep etmeleri -ki bu durumların gelmeyeceğini ve üzerlerine inmeyeceğini biliyorlardı- peygamberlerle alay etme, hak ile bâtılı karıştırma ve kendilerine uyanlarla zayıf kimseleri aldatma mânası taşır. Çünkü onlar, Allah’ın inat ettikleri ve peygamberleriyle alay ettikleri için daha önceki ümmetleri helâk ettiği gibi bu ümmeti tamamen yok etmeye ve yaptıklarının karşılığını bu dünyada vermek üzere helâk etmeyeceğini biliyorlardı. Zira O, onlara belirli bir süre tanımıştır. Dolayısıyla bu mühlet verme ve erteleme durumunu bildiklerinden onlar peygamberden vâdettiği azabm indirilmesini ve üstün kılacak mûcizeleri istemişlerdir. Onlar bu durumların kendileri için gerçekleşmesi durumunda inanacakları vâdinde bulunmuşlar ve bu konuda yemin etmişlerdir. Şu İlâhî beyan bunu ifade etmektedir: “Müşrikler, eğer kendilerine bir uyarıcı gelirse, ümmetlerden herhangi birinden daha çok doğru yol üzere olacaklarına dair en güçlü şekilde Allaha yemin etmişlerdi. Fakat onlara bir uyarıcı gelince, bu ancak onların nefretlerini artırdı”. Onlar bunu kendilerine uyanları ve zayıf kimseleri aldatma ve hak ile bâtılı karıştırmak için yapmışlardır. Onlar, peygamberin davet ettiği dine iman etmeleri karşısında kendilerinin hak üzere olduklarını ve peygamberin mûcize ve kesin delil getirmesi durumunda ona inanacaklarını ve uyacaklarını söylüyorlardı. Halbuki onlar mûcize ve başlarına azabın gelmesini istemekle kendilerinin inatçı ve yalancı olduklarını, kendilerine uyanları ve toplumun zayıf kesimini kuşkuya düşüren, aldatan ve hak ile bâtılı karıştıran kimseler olduklarını biliyorlardı. En doğrusunu Allah bilir.

      Eğer önceden belirlenmiş bir vade olmasaydı elbette azap tepelerine inmişti. Ama onlar farkında olmadan o ansızın kendilerine gelecektir. Bir inkârcı bize derse ki: Allah, onlara azabı tehir etmiş ve mühlet vermiştir. O, bunların azabın başlarına gelmesini çabuklaştırmasını istemelerini biliyor muydu yoksa bunu bilmiyor muydu? Eğer onların bu durumunu bilmiyordu derseniz Allah hakkında bilgisizliği kabul etmiş olursunuz. Eğer onların bu durumunu biliyordu derseniz, onların ne olacağını bildiği halde nasıl olur da onlara mühlet vermiş olsun?

      Buna şöyle cevap verilir: Onlar hakkında azabı tehir etmesi ve bir süre belirlenmesi Allah’ın onlara rahmeti ve lütfudur. Sanki O şöyle buyurmuş olmaktadır: Allah’ın onlar hakkında tekdir ettiği rahmeti olmasaydı, daha önceki ümmetler inat ve alay etmek üzere peygamberlerden azap ve mûcize talep ettiklerinde onların başına geldiği gibi bunların da başlarına azap inerdi. Bu husus, “seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” meâlindeki âyette belirtilmiştir. Nitekim ötekileri tümüyle yok ettiği gibi bunları yok ederek helâk etmemiştir.​

      Yorum

      İşleniyor...
      X