وَاَوْرَثَكُمْ اَرْضَهُمْ وَدِيَارَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ وَاَرْضاً لَمْ تَطَؤُ۫هَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يراً۟
Duyuru
Daralt
Henüz duyuru yok.
Ahzâb Sûresi, 27. Ayet
Daralt
X
-
''Onların topraklarını, evlerini, mallarını, o zamana kadar ayak basmadığınız bir toprağı size miras bıraktı. Allah her şeye kâdirdir.''
Onların topraklarını, evlerini, mallarını, o zamana kadar ayak basmadığınız bir toprağı size miras bıraktı. Yani sahip olmadığınız. Ayak basmadığınız bir toprak sözü hakkında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bazıları şöyle demiştir: Burası Mekke topraklarıdır. Bazıları şöyle demiştir: Burası Şam toprakları ve beldeleridir. Bazıları şöyle demiştir: Burası Hayber topraklarıdır. Yani Allah orayı da size miras bırakacaktır. Mekke topraklarına gelince O, burayı oranın sakinlerinin eliyle fethedip bırakmıştır. Şam toprakları ve beldeleri de böyledir. Hasan-ı Basrî’den rivayet edildiğine göre burası Rum ve Fars toprakları ve Allah’ın fethini nasip ettiği yerlerdir. Hayber topraklarına gelince O, burayı fethetmiş, topraklarını belirttiğimiz kimselere paylaştırıp dağıtmış ve burayı fey arazisi yapmıştır. Bu, diğerlerinden daha uygun bir yorumdur. Bu âyette şu hususa dair delil vardır: Başkasının mülkünde onun yerine geçen ve söz konusu mülk ona kalıp intikal eden kimse ölümle veya başka bir sebeple vâris olarak nitelenir. Nitekim Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur: Onların topraklarını, evlerini, mallarını, o zamana kadar ayak basmadığınız bir toprağı size miras bıraktı. Yine “bizi bu cennet yurduna vâris kılan” ve “Firdevs’e vâris olanlar” mealindeki İlâhî beyanlar da bu mânadadır. Yani orada kalacaklardır. “Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır” mealindeki ilâhı beyan da böyledir. Yani göklerin ve yerin mülkü O’na kalacaktır. Yani bu hususta bir çekişme olmaz. Yine “yeryüzüne ve onun üzerindekilere ancak biz vâris oluruz” meâlindeki İlâhî beyan da bu mânadadır. Yani orada kalıcı olan biziz. Bütün yaratılmışlar ise gidicidir.
Bu ve benzeri durumları belirtmenin -ki onlar zaten bu olayı yaşamışlardı- çeşitli yönden faydası olabilir. Bunlardan biri şudur: Bu hadiseler, başkalarına bu ümmetin ilk neslinin bu din konusunda katlandığı sıkıntı ve musibetleri, şu ulaşılan noktaya kadarki durumlarını bildirmek için anlatılmıştır. Dolayısıyla bunları bilelim ki biz de bu dini korumada ve bu din alanında onların çalıştığı gibi çalışalım. Söz konusu hadiselerin anlatılmasının ikinci sebebi şu olabilir: Cenâb-ı Hak onların düşmana karşı savaş hazırlıkları yapmalarını emretmiştir. Öyle ki onlara hendek açılması ve çeşitli vasıtalarla korunmaları emredilmiştir. Sonra emredildikleri vasıtaların dışında Allah’tan onlara yardım gelmiştir. Bu hadise her zaman buna hazır olsunlar ve savaş hazırlığı içerisinde bulunsunlar, bununla birlikte yardım ve zaferi bundan beklemesinler, sadece Allah’ın lütfü ve yardımına umut bağlasınlar diye böyle cereyan etmiştir. Nitekim Cenâb-ı Hak onlar hakkında şöyle buyurmuştur: “Bu arada Huneyn Savaşı’nda gerçekten size yardım etmiştir. O gün sayıca çokluğunuza güvenmiştiniz”. Üçüncüsü şudur: Canlarının ellerinden çıkması, düşmanın onları kuşatması ve onların düşmanın ellerinde olması, onların Allah’ın merhametinden ve yardımından ümit kesmelerine sebep olmaması içindir. Çünkü onlardaki korku belirtildiği gibi oldukça ileri seviyedeydi. Nitekim Cenâb-ı Hak bu hususta şöyle buyurmuştur: “Yukarınızdan ve sizden aşağıda bulunan bölgeden üzerinize gelmişlerdi; korkudan gözler kaymış, yürekler ağızlara gelmişti; bu esnada Allah hakkında olmadık zanlara kapılmakta idiniz. İşte o zaman müminler büyük bir imtihan geçirdiler ve adamakıllı sarsıldılar”. Yine bu âyette Resûlullah’ın nübüvvetini ispat etmeye dair delil vardır. Çünkü o, onlara zafer vâdetmiş ve netice onun dediği gibi olmuştur. Bu, peygamberin bildirdiği ve vâdettiği her şeyde onun doğruluğunu bilmeleri içindir. Allah her şeye, fetih, yardım ve diğer hususlara, kâdirdir.
O zamana kadar ayak basmadığınız bir toprak mealindeki İlâhî beyana dair bazıları şöyle demiştir: Burası kıyâmet gününe kadar müslümanların hâkim olacağı topraklardır.
Yorum
Yorum