يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اتَّقِ اللّٰهَ وَلَا تُطِعِ الْكَافِر۪ينَ وَالْمُنَافِق۪ينَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يماً حَك۪يماًۙ
Duyuru
Daralt
Henüz duyuru yok.
Ahzâb Sûresi, 1. Ayet
Daralt
X
-
"Ey Peygamber! Allah’a itaatsizlikten sakın, açık ve gizli inkârcıların sözünü dinleme, Allah her şeyi bilmekte ve hikmetle yönetmektedir.”
Hz. Peygamber’e Yönelik Uyarılar
Ey Peygamber! Allah’a itaatsizlikten sakın, açık ve gizli inkârcıların sözünü dinleme. Hitabın zâhiri -her ne kadar Resûlullah’a (s.a.) yönelik ise de- bütün insanların muhatap alınması da mümkündür. Görmez misin ki hemen akabinde Cenâb-ı Hak meâlen şöyle buyurmuştur: “Rabb’inden sana vahyedilene uy. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır”. O, burada genel bir ifade ile bütün insanlara hitap etmiştir. Nitekim Cenâb-ı Hak başka âyetlerde resûlüne hitap etmiş olmakla birlikte başkasını kastetmiştir. Buna göre bunun böyle olması mümkündür. Ancak bu âyette kastedilenin özel olarak Resûlullah olması da uygundur. Bununla birlikte Cenâb-ı Hakk’ın hitap etmiş olduğu konu peygamberden başkasının da müşterek olduğu bir husus ise bütün insanlar söz konusu hitabın ve nehyin kapsamına girerler. Fakat eğer hitabın konusu -kendi canı hakkında öldürülmekten korksa dahi insanlara peygamberliğin tebliğ edilmesi ve peygamberliğe dair hususlar gibi- sadece peygambere has hususlar ise hitap sadece ona yönelik olur, başkası bu hitabın kapsamına girmez. Tıpkı şu İlâhî beyanda olduğu gibi: “Ey Peygamber! Rabb’inden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan O’nun vahiylerini iletmemiş olursun”.
Müfessirler bu âyet hakkında farklı görüşler ileri sürmüştür. Bazıları şöyle demiştir: Bu âyet bir grup hakkında nâzil olmuştur. Buna göre Mekke’den Ebû Süfyân b. Harb, İkrime b. Ebû Cehil, Ebu’l-A‘ver es-Sülemî’den oluşan bir grup Uhud savaşından sonra Medine’ye gelmiş ve münafıkların lideri Abdullah b. Übeyy’i ziyaret etmişlerdir. Hz. Peygamber kendisiyle konuşmalarına izin vermişti. Onlar Hz. Ömer (r.a.) yanındayken Resûlullah’a şöyle dediler: Bizim ilâhlarımız Lât, Uzzâ ve Menât hakkında konuşma, biz de seni tanrınla baş başa bırakalım. Bu durum Hz. Peygamber’e oldukça zor geldi. Bunun üzerine Allah Teâlâ, bu âyeti indirdi: Ey Peygamber! Allah’a itaatsizlikten sakın, açık ve gizli inkârcıların sözünü dinleme. Yine onların sana verdikleri eziyete aldırma, Allah’a dayan ve güven ilâhı beyanı da bunlar hakkında nâzil olmuştur. Bazı rivayetlerde şu hadise de geçer: Onlar Hz. Ömer yanındayken Resûlullah’la konuşmuşlar, bunun üzerine Ömer (r.a.) “Yâ Resûlallah! Bana bunları öldürmem için izin ver” demiştir. Resûlullah “hayır ben onlara eman vermiştim” buyurmuştur. Eğer bu mânada ise buradaki nehiy, antlaşma ve eman vermenin bozulması hakkındadır. Eğer ilk mânada ise buradaki nehiy, kendi ilâhları ve bunlara tapmalarına dair konuşmayı bırakması için onun taleplerini yerine getirmeye ilişkindir. Bazıları şöyle demektedir: Şeybe b. Rebîa ve benzeri Mekkeliler Resûlullah’a şöyle dediler: Ey Muhammed! Sana şu kadar mal verelim, seni şöyle şöyle zengin bir kadınla evlendirelim, bizi ve tanrılarımızı rahat bırak. Yoksa münafıklardan falanca kimseler seni öldürecek. Böyle diyerek bir grup isim saymışlardır. Bunun üzerine Allah Teâlâ bu âyeti söz konusu olay hakkında ve Resûlullah’tan talep edip onu davet ettikleri anlaşmaya uymayı yasaklamasıyla ilgili olarak indirdi. Yine O, resûlüne, onlara uymayı terketmekte Allah’a dayanmasını emretti. Bunun aslı belirtmiş olduğumuz şu yorumdur: Eğer bildirilen hususlardaki yasak peygambere özel ise peygamber her ne kadar mâsum olsa da ismet sıfatı emir ve nehye engel değildir. Bilakis eğer emir ve yasak bir yerde varsa ismet sıfatı yararlı olur. Zira eğer emir ve nehiy olmasaydı ismetin bir mânası ve yararı olmazdı. En doğrusunu Allah bilir.
Allah’a itaatsizlikten sakın. Onlara nübüvveti tebliğ etmeyi terketmekte. Açık ve gizli inkârcıların sözünü dinleme. Seni davet ettikleri ve senden istedikleri eyleme veya başka hususlara uymaya dair. Allah her şeyi bilmekte ve hikmetle yönetmektedir. Onların yapmış olduklarını ve yapacaklarını bilmektedir. Yani Allah bilmeksizin değil, onların seni yalanlayacaklarını ve seni reddedeceklerini bildiği halde seni peygamber olarak göndermiştir. Bu konuda hikmet sahibidir. Yani Allah'ın, onların seni yalanlayacaklarını ve seni reddedeceklerini bildiği halde seni onlara peygamber olarak göndermesi, bunu hikmet dışı bir davranış yapmaz. Allah bu konuda yeryüzü krallarına benzetilmez. Zira onlar birbirlerine mektup ve hediyeler gönderdiğinde eğer gönderici, gönderilen kimsenin bu mektup ve hediyeyi reddedeceğini biliyorsa ve yine de böyle davranıyorsa bu akılsızlık kabul edilir. Çünkü onlar bunları kendi ihtiyaçlarından dolayı gönderiyorlar. Yani göndericinin bir ihtiyacı bulunmaktadır. Dolayısıyla bu kişi reddedileceğini ve yalanlanacağını bildiği halde mektup ve hediye gönderirse bu akılsızlık ve hikmet dışı bir davranış olur. Allah Teâlâ ise peygamberleri insanların yararı ve ihtiyaçlarından dolayı göndermektedir. Dolayısıyla O’nun bu peygamberlerin reddedileceğini ve inkâr edileceğini bilmesi bunu hikmet dışı yapmaz.
Yorum
Yorum