اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللّٰهَ كَث۪يراً وَانْتَصَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا ظُلِمُواۜ وَسَيَعْلَمُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُٓوا اَيَّ مُنْقَلَبٍ يَنْقَلِبُونَ
Duyuru
Daralt
Henüz duyuru yok.
Şuarâ Sûresi, 227. Ayet
Daralt
X
-
“Ancak îman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlar, Allah’ı çokça ananlar ve haksızlığa uğratıldıktan sonra kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, neye nasıl dönüleceklerini (başlarına nelerin geleceğini) yakında görecekler.”
Ancak iman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlar, Allah’ı çokça ananlar,,, başkadır. Bu istisnanın “Şairlere gelince, onlara da yoldan sapmışlar uyarlar” mealindeki beyanın anlamında olması muhtemeldir ki bizim de belirttiğimiz mâna odur. Sanki şöyle buyurmuştur: Bu şairler - ki onlar kâfirlerin öncüleridir- “Biz de Muhammed’in getirdiğinin benzerini söyleyebiliriz” dediler ve şiirler söylediler, onları terennüm ettiler. Kavimlerinden birtakım yoldan çıkmışlar, onların etrafında toplanıp şiirlerini terviç ettiler; Hz. Peygamber’i ve ashabını hicvetmiş oldukları şiirleri gittikleri yerlerde paylaştılar. Allah Hz. Peygamber’i (s.a.) ve ashabını destekleme uğrunda şiirler söyleyen müslüman şairleri onlardan istisna etti ve şöyle buyurdu: Ancak iman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlar başkadır. Çünkü onları azıp yoldan çıkanlar takip etmezler. Ya da istisnanın “Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmez misin?” mealindeki beyandan yapılmış bir istisna olması mümkündür. Ancak iman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlar başkadır. Çünkü onlar her vadide şaşkın şaşkın dalaşmazlar, ancak yaptıklarını söylerler, yapmadıklarını ise söylemezler. Hem onlar Allah’ı çokça anarlar, zulme uğradıktan sonra O’nun resulüne ve kendi özlerine müzahir olurlar. Buna göre istisna bu iki yorumdan birine göre tabilerden, diğerinde ise küfrün elebaşları ve öncülerinden olur. Onlardan bu konuda söylenmiş bir söz vardı ki sonunda Allah, “Şairlere gelince, onlara da yoldan sapmışlar uyarlar...” mealindeki âyeti ve devamını indirdi. Zira “Onu (İlâhî öğüdü) şeytanlar indirmedi” ve “Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?” mealindeki âyeti açıklarken anlattığımız gibi onlar tarafından önceden söylenmiş bir söz olmaksızın bu kelâmın söz başı (ibtidâ-i kelâm) olması uygun değildir. Bu kâfirler tarafından önceden söylenmiş bir söz ve “bizzat şeytanlardır ona Kur’ân’ı indirenler” şeklinde bir yaftalama olmalı ki ona cevap olmak üzere: “Onu (İlâhî öğüdü) şeytanlar indirmedi. Bu onların yapacağı iş değildir, zaten buna güçleri de yetmez” mealindeki beyan gelmiş olsun. Bu durum her ne kadar belirtilmemişse de verilen cevapta, onlar tarafından bu konuda önceden bir sözün söylendiği ve bir yaftalamanın bulunduğu anlaşılmaktadır.
Sonra onlara yönelik tehditte bulundu ve Haksızlık edenler, neye nasıl dönüleceklerini (başlarına nelerin geleceğini) yakında görecekler buyurdu. Bunun âhirette zulmete, yani cehenneme evrilmeleri şeklinde olması mümkündür. Yani onlar bunu bu dünyada iken akıl yürütmeyi terkettikleri için istidlale dayalı olarak bilmeseler de o günde gözleriyle apaçık olarak görerek bileceklerdir. Ya da şöyle: Onlar bunu bu dünyada iken inatçılık ettikleri ve delile karşı tavır aldıkları için istidlale dayalı olarak bilmeseler, sonuçta iman etmeyip küfür içre diretseler de o günde gözleriyle apaçık olarak görerek bileceklerdir. En doğrusunu Allah bilir.
Yorum
Yorum