Duyuru

Daralt
Henüz duyuru yok.

Şuarâ Sûresi, 128. Ayet

Daralt
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Tümünü Temizle
Yeni Mesajlar

  • Şuarâ Sûresi, 128. Ayet

    اَتَبْنُونَ بِكُلِّ ر۪يعٍ اٰيَةً تَعْبَثُونَۙ​

  • #2
    Etebnûne bikulli rî’in âyeten ta’beśûn(e)

    Yorum


    • #3
      128. “Siz boş şeylerle uğraşarak her yüksek yere bir anıt mı dikersiniz?”

      129. “Temelli kalacağınızı umarak mı büyük konaklar yaparsınız?”

      130. “Gücünüzü hep zâlim zorbalar gibi mi kullanırsınız?”


      Büyük ve Yüksek Binalar Edinmek

      Siz boş şeylerle uğraşarak her yüksek yere bir anıt mı dikersiniz? Ve büyük konaklar mı yaparsınız? Bu birkaç şekilde yorumlanabilir: Birincisi: Sanki onlar hiç ihtiyaçları olmayan, hiçbir şekilde kendisinden yararlanmayacakları birtakım yapıtlar yapıyorlardı. Bu boş (abes) bir uğraşıdır. Çünkü hiçbir şekilde yararlanmayacağı ve ihtiyaç duymayacağı binalar yapan kişi abesle iştigal ediyor demektir. O yüzden de yaptıkları “abes” fiili ile “ta‘besûn” (تَعْبَثُونَ) diye ifade edilmiştir.

      İkincisi; Sözü edilen mekânın sırf eğlence ve toplantı yeri olması mümkündür. Onlar, yapıyı yapmışlar ve sırf oyun ve eğlence maksatlı toplantı yeri olduğu için de oraya ‘abes’’ adını vermişlerdir.

      Üçüncüsü; Sözü edilen mekânın, insanların uğrak yeri olması mümkündür. Oraya birtakım işaretler koyarlar bunlarla insanların yollarını şaşır tırlardı. İnsanlar o işaretlere bakarak yol tutarlardı, oysa gerçekte doğru yol değildi. Onların bu yapıyı yapmalarındaki maksat bâtıldı. Bâtıl olan her şeyde “abes”tir. En doğrusunu Allah bilir.

      Temelli kalacağınızı ve ölmeyeceğinizi umarak mı... Yani bu dünyada ölecek ve yaptıklarının sevabını uman, kötülüklerinin sonucundan korkan kimsenin harcaması gibi değil de ebedî kalacağını uman birinin harcaması gibi harcamalar yapıyorsunuz. Yahut Temelli kalacağınızı umarak mı mealindeki beyanı şöyle yorumlamak da mümkündür: Dünya onlara geniş, rızıkları da bol olunca sandılar ki kendileri orada temelli kalacaklardır. Çünkü dünyası geniş olan ve orada refahı elde eden, her türlü nimete konan kimse orada huzur bulur ve sükûnete erer. Bu şu İlâhî beyanda belirtilen husus gibidir: “O, malının kendisini sonsuzca yaşatacağını zanneder.” Birincisi de bu şekildedir. En doğrusunu Allah bilir.

      Gücünüzü hep zâlim zorbalar gibi mi kullanırsınız? En doğrusunu Allah bilir ya, ama Allah, “cebbâr” (جَبَّارِينَ) Ue kinâye olarak zâlim, haddi aşan ve mütecaviz kimseyi kastetmiştir,

      “Rî‘” (رِيعٍ) yüksek yer demektir. Bazıları da onun yol olduğunu söylemişlerdir. “Mesâni‘” (مَصَانِعَ) ise bazılarınca yapılar, bazılarınca da havuzlar demektir. Ebû Avsece dedi ki: “Rî‘” (الرِّيعُ) arazinin yüksek yeri demektir. “er-Rî‘a”nın çoğulu ”rî‘” “er-rî”’in çoğulu ise “eryâ‘” (أَرْيَاعٌ)’dır. İkisi de aynıdır. “er-Rî”’ (الرِّيءُ) aynı zamanda kâr/ürün demektir. Kazandığın zaman (رَاعَ) fiilini kullanırsın. Çoğulu “eryâ”’ (أَرْيَاءٌ)’dır.

      “Mesâni‘” (مَصَانِعَ) duruma göre bir yerde saraylar başka bir yerde ise suların toplandığı havuzlar demektir. Tekili her ikisi için de “masnaatün” (مَصْنَعَةٌ) gelir. “Batş” (الْبَطْشُ) yakalamak, kavramak demektir. Bir kişiyi yakalayıp da iyice kavradığında “betaştü bi fulânin, ebtaşu, batşen” (بَطَشْتُ بِفُلَانٍ، أَبْطُشُ، بَطْشًا) dersin. İbn Kuteybe de şöyle dedi: “er-Rî‘” arazinin yüksek yeridir. “Mesâni’” binalardır. Tekili “masna‘atün”dür. Mâna şudur: Onlar yüksek yerlere kurmuş oldukları muhkem yapılar, hisarlar içinde kendilerini güvende hissediyorlar ve oraların kendilerini Allah’ın kader ve kazasından koruyacağını zannediyorlardı. Bu izah yukarıda belirtilen açıklamaya benzer gözüküyor. Çünkü sözün sonunda Temelli kalacağınızı umarak mı deniliyor. Yani öyle birtakım binalar yapıyorsunuz ki sanki hiç ölmeyecek ve ebedî olarak yaşayacaksınız. Ve buyurdu ki: Gücünüzü hep zâlim zorbalar gibi mi kullanırsınız? Yani vurduğunuz zaman kamçılarla sanki zorbalar gibi vuruyorsunuz, cezalandırdığınız zaman öldürüyorsunuz. Bazıları şöyle demişlerdir: “Betaştüm” yani yakaladığınızı zulümle, haddi aşmakla, Allah’ın haram kıldığını helâl saymak suretiyle yakaladınız. Ebû Muâz dedi ki: Her yapı masna‘adır. Hafsa’nın mushafında şöyledir: “Ve tebnûne mesâni‘a ke enneküm hâlidûn” (وَتَبْنُونَ مَصَانِعَ كَأَنَّكُمْ خَالِدُونَ) (Sanki ebedî yaşayacakmışsınız gibi birtakım yapılar yapıyorsunuz) şeklindedir. “Âyet” (آيَةً) alem, anıt eser demektir. Bazıları şöyle demişlerdir: “er-Rî‘” yolu kesen dağ ya da yamaç demektir. Katâde “yeryüzündeki her uçurum” demiştir. Muhammed b. İshak şöyle demiştir: Onlar yolculuk yaparken yolu ancak yıldızlar marifetiyle bulabilirlerdi. Bunun için her yol üzerine yollarını tayin edebilecekleri işaret olacak görkemli uzun kuleleri olan yapılar yaptılar. Bazıları şöyle demişlerdir: “Mesâni‘” (مَصَانِعَ) meclisler ve meskenler demektir. Yapılarınız ayakta kaldığı sürece temelli kalacağınızı umarak mı... “Cebbâr” haksız yere ve akıbetinden endişe duymadan insanları döven ya da öldüren kimsedir.

      Yorum

      İşleniyor...
      X