Duyuru

Daralt
Henüz duyuru yok.

Şuarâ Sûresi, 28. Ayet

Daralt
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Tümünü Temizle
Yeni Mesajlar

  • Şuarâ Sûresi, 28. Ayet

    قَالَ رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَمَا بَيْنَهُمَاۜ اِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ​

  • #2
    Kâle rabbu-lmeşriki velmaġribi vemâ beynehumâ(s) in kuntum ta’kilûn(e)

    Yorum


    • #3
      “Mûsâ devamla şunu söyledi: ‘Şayet aklınızı kullanırsanız anlarsınız ki O, doğunun, batının ve bu ikisi arasında bulunanların Rabb’idir.’”

      Mûsâ devamla şunu söyledi: Şayet aklınızı kullanırsanız anlarsınız ki O, doğunun, batının ve bu ikisi arasında bulunanların Rabb’idir.

      Mûsâ onun kendisine yönelttiği mahiyete dair her soruya cevap vermedi, ancak ilkinde Onun rubûbiyetini ve ulûhiyetini açıkladı ve şöyle dedi: “Eğer gerçeğe inanmaya yatkınlığınız varsa bilin ki O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabb’idir”. O böyle deyince melûn Firavun, kendisinin öyle göklerin ve yerin Rabb’i olmadığını anladı, çünkü onların varlığında kendisinin herhangi bir dahli olmadığını, onları kendisinin var etmediğini, ancak onları Mûsa’nın belirttiği gibi âlemlerin Rabb’i olan Allah’ın yarattığını biliyordu. Ancak sanki onların sonradan var olmalarını (hudûs) ve yok olmalarını (fenâ) Mûsa’nın belirttiği cevaptan bilemedi. Zira onların hâdis ve fâni oluşlarını müşahede etmemişti, o yüzden de bu durum onun yanında kesinlik kazanmamıştı. Çünkü ona göre gökler ve yer hep böyle idi ve sonsuza kadar da hep böyle kalacaktı. Bu durumda onların hâdis ve yok oluşlarına şahit olduğu bir şeyi belirtme ihtiyacı duydu. O da Mûsa’nın O, sizin de Rabb’iniz, geçmişteki atalarınızın da Rabb’idir” sözü idi. O, Firavun’un hâdis ve fâni oluşuna şahit olduğu olguları hatırlattı. Eğer o sözü edilen insanın hâdisliğini ve yok oluşunu bilirse onun kendiliğinden olmadığını, ya da kendisini bizzat kendisinin oluşturmadığını, buna mukabil onu yoktan var eden bir yaratıcının, onu tedvir eden bir müdebbirin varlığını da bilebilirdi.

      Doğunun, batının ve bu ikisi arasında bulunanların Rabb’i. Burada O’nun kudretini ve saltanatını andı. O gündüzü doğudan, geceyi batıdan getiren, güneşi doğudan doğduran, batıdan batırandır. Aynı şekilde ay ve yıldızları da öyle. Bunda, ölümden sonra tekrar diriltilmeye dair delil vardır. Çünkü gündüzü şu taraftan, geceyi öbür taraftan, ayı ve güneşi şuradan getirmeye kadir olan varlık ölümden sonra tekrar diriltmeye de kadirdir ve onu hiçbir şey acze düşüremez. Verilen bu cevapların her birinde, diğerinde olmayan bir anlama dair delil ve istidlâl bulunur.

      O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabb’idir. Bu beyanda Allah’ın rubûbiyeti ve ulûhiyetine işaret eden delil vardır. O, sizin de Rabb’iniz, geçmişteki atalarınızın da Rabb’idir” meâlindeki beyanda sözü edilenlerin hâdis ve fâni oluşlarına, onların bir yoktan var edici (muhdis) ve müdebbire muhtaç olduklarına dair delil mevcuttur. Doğunun, batının ve bu ikisi arasında bulunanların Rabb’i ifadesinde Onun yeniden diriltmeye -belirttiğimiz üzere- kudret ve saltanatının mevcut olduğuna işaret edilmiştir. Ayrıca bunda, Allah Teâlâ’nın mahiyet itibariyle bilinemeyeceğine, keza duyularla algılanamayacağına, aksine O’nun varlığının, ancak yaratmasından hareketle, vahdaniyetine delâlet eden delillerle istidlalde bulunarak bilinebileceğine dair delil vardır. Şuradan belli ki Firavun, Rab Teâlâ’nın mahiyetini Mûsâ’ya sormuş, Mûsâ ise ona yaratıklarından hareketle O’nun varlığına istidlâl ederek cevap vermiştir.​

      Yorum

      İşleniyor...
      X