Şaban Ali Düzgün’ün Dini Anlama Kılavuzu isimli kitabından altını çizdiğim bazı satırlar
- Akla vurgu, hurafeleri ret ve otoriteyi sorgulama iradesi çoğu zaman dindarlara itici gelse de, hem din hem dindarlar hem de insanlık için en güvenilir yol budur.
- Peygamberler, inançla ilgili konularda devrimci, toplumsal konularda ıslahatçı bir tutum takınmıştır. Başka bir ifadeyle zihnin eylemlerinde devrim, bedenin eylemlerinde ıslahat tercih edilmiştir.
- Dinsel grupların düşünce ve eylemleri esir alan tartışmaları, nihayetinde dinin toplum yaşamından tasfiyesiyle sonuçlanacak süreçleri tetiklemektedir. ‘Son kralı son papazın bağırsaklarıyla asın!’ diyen Fransız devrimcilerini hatırlayalım. Hıristiyanlığın sebep olduğu kavgalar ve iç savaşların bezdirdiği Fransız düşünce dünyası, dini tasfiye etmekle kontrol etmek arasında gitti geldi ve nihayetinde Fransız tipi laiklik olarak adlandırdığımız, dinin kontrolüne dayalı bir laikliği benimsedi. Dindarlara kalan da laikliğin dine uygun olup olmadığını tartışmak oldu.
- Kuran, vahiy olmadan ve peygamber gönderilmeden de insanların akıl, vicdan ve sağduyularını kullanarak hakikati keşfedebileceklerini bir ön kabul olarak ortaya koymaktadır.
Allah’ın lütuf ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, pek azınız hariç şeytanın ardısıra giderdiniz.
4/Nisa:83
- Kişi uyum göstererek değil, haddini zorlayarak ve kimi zaman da haddini aşarak sürekli ‘adapte olmakla hayat bulacağına inandırıldığı’ toplumsal şartları daha iyiye evirebilme kudretini gösterebilir.