"Enter"a basıp içeriğe geçin

Buhari’nin Kaynakları – Fuat Sezgin

Fuat Sezgin’in Buhari’nin Kaynakları isimli kitabını okurken aldığım notlar:

  • Hadis ilmine dair mevcut çalışmalar, hadis külliyatının “kaynaklarını” tespit yönünden oldukça yetersizdir.
  • Buhari’nin kendinden önce var olan yazılı hadis literatüründen faydalanmadığı, İslam coğrafyasını dolaşarak hadis ravileriyle görüşüp tek tek topladığı sözlü beyanlardan hadis kitabı “Sahih”i telif ettiği şeklinde yaygın bir kanaat mevcuttur. Bu kanaatin yanlış olduğunu, Buhari’nin sözlü kaynakları yanında, yazılı kaynaklarının da bulunduğunu göstermek düşüncesiyle “Buhari’nin Kaynakları” isimli çalışma yapılmıştır.
  • Buhari, yaşadığı dönemde sayısı hayli çoğalan hadis külliyatının bir özetini yapmak amacıyla eserini oluşturmaya başlamıştır. Çalışmasında belirli bir plana bağlı kalmamış, meşhur hadis alimleri arasında, kitabı belirli bir sistemden en çok mahrum kalan kimse olmuştur.
  • Buhari, rivayet zinciri Peygamberimize kadar ulaşan müsned hadis kitaplarının prensibine sadık kalmamış, isnadın otoritesini sarsan ilk kimse olmuştur. Hadis tarihinin ilk dönemlerinde ihtiyaç nedeniyle ortaya çıkan isnadın önemini ikinci dereceye indiren Buhari yeni bir çığır açmıştır. İsnadın ilk defa Buhari tarafından bir ilim haline getirildiği şeklindeki kanaatler, Sahih’i dikkatlice mütalaa etmeden aceleyle verilmiş bir hükmün neticesi olarak kabul edilmelidir.
  • Hadislerin tedvin ve tasnifi ile birlikte hadis mirasının gelecek nesillere aktarımına dair bazı kuralların ortaya çıktığı görülmektedir. Aslen yazılı kaynaklardan naklin etrafında oluşan bu kurallar, isnadın kuralları gibi algılanmıştır.
  • Buhari, Sahih’ini genellikle kendinden önceki hadis kitaplarından, kısmen de yüz yüze edindiği şifahi bilgilerden oluşturmuştur. Buhari’nin Sahih’i bazı açılardan istisnaları olmakla birlikte genellikle çağdaşlarının hadis müdevvenatının bir ürünü olarak kabul edilmiştir. Ayrıca Sahih’in babları da kendinden önceki hadis geleneğinin bir devamı niteliğindedir. Buhari’nin kendinden önceki yazılı hadis arşivi ve geleneğinden faydalanmış olması, döneminin bir geleneğiydi, gizli bir tavır değildi. Özellikle önceki hadis kitaplarının bablarını taklit etme geleneği tüm Kütüb-i Sitte eserlerinde görülebilmektedir.
  • Buhari dahil Kütüb-i Sitte’deki eserlerin tamamında “rivayet” tabiri ile sözlü aktarım değil, yazılı kaynaklar kastedilir. Bu eserlerde yazılı kaynak kastedilirken kitabın adı değil, kitabı yazanın adının anılması yeterli görülüyordu. (Burada Kütüb-i Sitte’deki eserlerin daha çok yazılı kaynakları referans aldıkları söylenmekte, referans alınan yazılı belgelerin -sahife, cüz vs.- ise Peygamberimizin vefatından sonraki dönemde yavaş yavaş oluşmaya başladığı iddia edilmektedir.)
  • Buhari’nin 1000 kadar hadis rivayet eden şeyh ile yüzyüze görüştüğüne dair iddalar tamamen temelsiz olup bunların sayısı aslen bu sayının dörtte biri kadardır.
  • Buhari’nin 600.000 hadisi incelemesinden kasıt, 600.000 hadis içeren kitap ve belgenin incelenmiş olduğudur.
  • Buhari’nin hangi yazılı kaynaklara müracaat ettiğini tam anlamıyla tespit etmek bugün çok zor olmakla birlikte onun eserine yapılmış şerhlerden kısmen bilgi sahibi olunabilir.
  • Buhari’nin Sahih’inden önceki “sünen” kitaplarının babları arasında tefsir kısmı yoktur. Sahih bu konuda ilktir. Eserin onda birini bu bölüm oluşturmaktadır. Buhari’den sonra Müslim ve Tirmizi de kitaplarında bu bölüme yer vermiştir.
  • Sahih’in Kuran tefsiriyle ilgili bölümünde dilbilimcilerden bol alıntılarla birlikte garip bir şekilde gramer meseleleri uzunca ele alınır. Bir hadis kitabında bu tür meselelerin bu kadar detaylı bir şekilde ele alınması sıkça eleştiri konusu olmuştur. İlgili ilgisiz yerlerde dilbilimcilerden uzun alıntılar yaparak kitabının hacmini genişletmeye çalıştığı iddia edilmiştir.
  • İmam Malik’ten, Ebu Ubeyde’den, Ferra’dan ve kendi hocalarından yaptığı uzun alıntıları kendini fikriymiş gibi zikreder.
  • Kendi döneminde hem gramer hem de verilen manalar bakımından çokça eleştirilen Ebu Ubeyde’nin Mecazül Kuran isimli eseri, en güvendiği kaynaklardan biridir. Ebu Ubeyde’nin Buhari üzerindeki etkisi, şarihlerinin ifadesiyle hayranlık derecesindedir. Sahih’in bir çok yerinde bu kaynaktan alıntılar görülebileceği gibi birçok yerde mükerrer alıntılar da göze çarpmaktadır. Bu alıntıların bazılarında görülen teknik hatalar, Buhari’nin Mecazül Kuran’ı ezbere bildiğini, ezberinden eserine naklettiğini düşündürmektedir. Mecazül Kuran’ın tamamlayıcısı olarak Ferra’nın Meanil Kuran’ını kullanmıştır.
  • Mukaddimesinde tekrardan kaçınacağını söyleyen ve buna tamamen sadık kalan Müslim’e karşılık, Buhari’nin kitabında çok sayıda tekrarlar vardır. Bazı babların içinde alakasız konulara değinilir.
  • Buhari, Peygamberin hadis ve sünnetini içine alan özet bir kitap meydana getirme amacının dışına çıkarak dilbilimsel eserlerin cazibesine kapılmıştır.
  • Kütüb-i Sitte külliyatı arasında rivayetleri bakımından en çok işlenmiş olanı olmasına rağmen en muğlak olanı Buhari’nin Sahih’idir.
  • Buhari’nin hangi tarihte Sahih isimli eserini telif ettiği kesin olarak bilinmemekte, çeşitli faktörler hesaba katılarak tahmini tarihler verilmektedir.
  • Buhari’nin eserinde tespit edilen bazı hatalar ile babların düzenine ilişkin eleştiriler şarihleri tarafından genellikle müstensihlerin hatası olarak yorumlanmıştır. Bazı ufak hatalar bu şekilde değerlendirilebilirse de eserin genel durumuna bakıldığında bu değerlendirmelere katılmak pek mümkün değildir. Aynı kaynaklarda müstensihlerin bazı ilaveler yaptıkları dahi iddia edilmişse de müstensihlerin eklemeler yapması söz konusu değildir.
  • Hadis ilminde kullanılan birçok terim Buhari’nin Sahih’inde ve Kütüb-i Sitte’de anılmayan terimlerdir. Müslim’in mukaddimesinde zikretmiş olduğu “sahih hadis” tabiri genel bir tabir olarak kullanılmış olup günümüz hadis ilmindeki kullanımıyla bir ilgisi bulunmamaktadır. Buhari’nin kullandığı bazı hadis terimleri de diğer hadis kitaplarında kullanılan terimlerle aynı manada kullanılmamıştır. Örneğin Buhari, “mürsel” yerine “munkati”, “muttasıl” yerine “müsned” sözcüğünü kullanıyordu.
  • Buhari’nin Sahih’i telifinden az bir zaman sonra kazanmış olduğu takdir ve itibara rağmen, hadiste “müsned, sünen ve cami”ler oluşturma döneminin sona ermeye başlamasıyla muhaddislerin yoğun eleştirilerinden kurtulamamıştır. Eleştirilerin yoğunlaştığı dönemde şerh, izah ve ikmaline yönelik çalışmalar da artmıştır. Eleştirilerin odağında genellikle ravi ve senet kritikleri bulunmaktadır. Bunların ilki Darekutni’dir (ö. 385). Senet kritiklerinin dışında, örneğin Bakillani gibi alimler tarafından bazı hadisler mantıken kabulünün imkansızlığı ileri sürülerek reddedilmiştir.
  • Buhari’nin eserinde en sorunlu taraf, “talik” olarak adlandırılan isnatsız haberler/hadislerdir. Bu sebeple sonraki muhaddisler Buhari’nin Sahih’ini, Müslim’in kitabından daha aşağı derecede görmüşlerdir. Buhari, genellikle müsned hadisleri bir araya toplaması gerekirken kitabında bol bol muallak hadisleri toplamıştır. Eserinde 1341 muallak hadis bulunmaktadır. Nevevi’ye göre tekrarlar çıkarılınca Buhari’nin Sahih’indeki hadis sayısı 4.000 civarındadır.
  • Hadis edebiyatının kaynaklarıyla ilgili en önemli meselelerden biri, hadislerin yazıyla kayıt altına alınmasına izin verilip verilmediğine dair tartışmalardır. Peygamberimiz hayattayken hadislerin kayıt altına alınmasına izin verilmemiş, “sahabe döneminde” de bu yasak devam ettiği halde eli kalem tutan bazı sahabelerin hadisleri yazılı olarak kayıt altına almalarına izin verilmiştir. Bu ilk yazılı belgelere cüz, sahife gibi isimler verilirdi. Bu ilk yazılı belgeler, Hicri ikinci ve üçüncü yüzyılda meydana getirilen meşhur hadis kitaplarının doğrudan ve dolaylı kaynakları arasında zikredilebilir. Bazı kaynaklarda, ilk hadis tedvinine Hicri üçüncü yüzyılda başlanıldığı iddia edilse de, tedvin çalışmaları Halife Ömer b. Abdülaziz döneminde Zühri (ö. 124) ile başlamıştır. Hadisleri ilk isnad eden de Zühri’dir.
  • Hadislerin çok erken dönemlerde yazıya aktarılmaya başlandığını, yine erken dönemlerde sözlü ve yazılı olarak aktarılan hadislerin kitaplar halinde tedvin edilmeye başlanıldığını, ikinci yüzyılın ortalarında bu hadis materyalinin tasnife tabi tutulduğunu, üçüncü yüzyılda hadis edebiyatında olgunluk çağına ulaşıldığını görüyoruz.
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.